Sanma ey dilber şu kurban ettiğim tek can değil
Kırma gönlüm sırça camdır porselen fincan değil
Aşk-ı İrem’den düşüp çöller aşan Tarık benem
Gözlerimden kan sızar inci sedef mercan değil
Ölmeden girmek ne mümkün bağ-ı İrem semtine
Can verem dersem inanma can bu patlıcan değil
Çeşm-i fettânından ilhâm alsa şâir olma mı
Yoksa bu İlhan perîsi şi’re heyecân değil
Lütfiyâ bitmez gazel söylerdim aşk uğruna ben
Kafiyem bitmiş tükenmiş son sözüm can can değil
Hûri misin aşkının emsâli bedel yok mudur
Bağ-ı İrem içre senden başka güzel yok mudur
Çeşm-i fettânınla düştüm çâh-ı aşka çarnaçar
Ah çeküp çıkarmaya bir ojesiz el yok mudur
Kûy-i cânândır deyû yattım kapında kaç gice
Buz kesildim bildiğin bir hoşça otel yok mudur
Sormadın hiç aj mısın çıplak mısın ey dost deyû
Bir simit bir çay için hiç cepte papel yok mudur
Derd-i aşkından mezarlıklarda kaldım bîvefâ
Ölmeden öldürdü aşkın artık ecel yok mudur
Lütfiyâ gelmezse ilhâm uydur uydur diz ipe
İlhan abi, heybene bak başka gazel yok mudur
Bir cevap yazın